Serdar Yay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Serdar Yay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9.09.2009

09.09.09 - Buca Anadolu Lisesi

Evet evet yazamadım biliyorum. Pardonlar pardonu.

Çok bir olay olmadı zira. Bi' tek paso yağmur yağıyor ve ben de yarın ki sınava çalışıyorum.

Gerçi iki geceliğine konut değiştirip Esra Ablamda kaldım. Koltukları enfesti.

Alacakaranlık'ı izledim en nihayetinde.

Berkcan beni özlemiş olmalı ki ilk kez bana mesaj attı. Şu tarz bi' yazınla; 'Nbr uniwersiteli?'. Büyüyecek diye umuyoruz ya... Bakalım.

Kadıköy ve Moda arasında kalan yer(e ne deniyor acaba) enfes. Sahaflar, kiliseler... Bi' ara fotoğraf makinası edinip çekeceğim hepsini.

Annemi özledim! Mutfakta mantar pişiyor... Bittersweet bir durum.

Bittersweet demişken Whitney yeni albüm çıkartmış, bakalım bakalım...

Beyoncé'nin Halo'su cidden iyi şarkı, anca dinleyince...

Günlük hayatım tıkırında kısacası. (Tıkırında?)

Ama...

Geçen gün, gazeteleri bu kadar sıkı takip etmiyorum ya Rab, Serdar Yay'ın Çocukların Açılımı adlı yazısını okudum.

'Bir bu eksikti...' dedim.

İsteğiniz doğrultusunda aşağıdaki adresten okuyabileceğiniz bahsi geçen yazı bana bir kısmıyla lise meclis oluşumunu dahası liseli gençlerin siyasi gruplara ayrılmalarını düşündürdü.


Serdar Yay yazısında şöyle demektedir:

Yani lise öğrencileri bu tarz devlet konuları hakkında, ki evet bunun adı siyasettir, dile getirecek fikirleri olmayan apolitik kişilerdir. Herhangi bir siyasi oluşum ya da düşüncenin taraftarı olmaları mümkün olmadığı gibi devlet kurallarına göre yasaktır.

Peki.

Biz lisede ne ile uğraşıyorduk? Her meclis seçiminde sağ tarafa yakın öğrenciler bir şekilde başkan çıkarken yazarımızın bir kez bile 'Lise öğrencileri siyaset hakkında belirtecek fikri olmayandır, bu gruplaşma yanlıştır.' dediğini hatırlamıyorum. Aksine kendisinin bu sistemin dahilinde olduğunu hatırlıyorum.

Ve yine aynı sağ görüşlü öğrencilerin pek çok yerde nasıl kollanıp gözetildiğini de hatırlıyorum. Pek çok örnekle hem de.

Bu yüzdendir ki bu yazarımızın 'Çektar Öğmen' adlı kişinin düşüncelerini 'hoşgörü' gibi bir erdemle kabullenmesini, aslında kabullenip kabullenmemesinin kimsenin umrunda olmadığını, kendisinin de herkes gibi biri olduğunu ve hoşgörmek gibi bir ebilirliği olmadığını, insanların istediği herkesi kahraman/önder seçebileceğini anlamamasını doğal karşılıyorum.

Anlayamadığım tek şey; bu kadar istek ve şevkle yazan birinin ( iyi ya da kötü öyle yazıyor ) yazdıklarını bir kez göz okumasına tutmaması ya da Türkçe Gramer konusunda bir parmak yol alamaması.

Edebiyat ve Dil ve Anlatım derslerine kim girdi merak ediyorum.

Hülasa, an itibariyle Avrupa Yakası diye bir yer olmadığından, Yunanistan'a kadar her yerin deniz olduğundan korkmaktayım.

Yemek yiyeceğim üstelik, acıktım.

9.05.2009

05.09.09 - Hayestani Hanrapetut'yun

Merak ediyorum. Neden Azerbeycan Ermenistan'dan iyi diye? Neden bu konular konuşulurken ' Barışmayalım. Savaşımız kâfi sidik yarışımız bâki... ' mantığı vardır dillerde?

Yurtta sulh cihanda sulh suflörün bile unuttuğu bir sufle mi yoksa duymak sahnenin işine mi gelmiyor?

Ermeniler Birinci Dünya Savaşı'nda Ruslarla savaştılar der bazıları.
Azeriler de Rus ordusundaydılar.

Ermeniler, Hocalı Katliamı...
Bilmeliyiz değil mi artık sırf işimize geliyor diye resmî söylemi kabul etmek doğru değil. Azerilerin de elleri armut toplamamıştır eminim.

Karabağ. Azeriler niçin Kıbrıs Türk Yönetimi'nin yanında yer almadılar? Neden Türkiye'yi her daim hami olarak görüp 'İki Ülke Tek Millet Sen Benim de İşlerimi Hallet, Yanı Sıra Hoşuma Gitmezse Hiçbir Şey Yapma' modunda kaldılar?

Ermenistan Soykırım'la ilgili lobi yapmayacağını da söylemiş işte? Neden sınırı açıp insanlara - etnisite bir yana - insanca yaşama ortamı sunmak için eşit derecede geri dönüş beklemek gerekir?

Pollyanna bakışı değil bu. Biliyorum işler böyle yürümüyor yine de kapının açılacak olmasının sıradan insana, halka, Ermenistan yahut Türkiye halkına, maddi açıdan olmasa da manevi açıdan huzur getireceğini göremiyorlar?

Yugoslavya'nın başına ne geldiğini gördük, görmedik mi? Kafkaslar da çok farklı değil şu günlerde.

Ama umursanan Balkanlarda Boşnaklar Kafkaslarda Azeriler.

Peki Anadolu?

Akşam yemeğinde zeytin yağlı yaprak sarması ve çiğköfteyi aynı sofraya koyup, arabaşı çorbası içen sonrasında cezvede kahve yahut baklava tüketen insan. Nasıl sabah uyanıp da Yunan'a, Ermeni'ye, Süryani'ye, Kürt'e ve en nihayetinde Türk'e düşman olabilir? Olabilir mi ya da?

Yüzyılın başında bokpüsür olaylar yaşadık, birbirimizi boğazladık. Yine de Azerbeycan'ın başkentinin adı Bakü, Bakü Ermenice.

Suni bir varlık kapı. Adaşım olan kapı hem de. Ermenistan'ın ticaretini arttırıp para kazandıracak. Umarım, dilerim.

İlla topraktan bir yerlere uzanacaksa konuşmamız, dialoğumuz, siyasetimiz; buna uzansın.

Yeter ki o toprağın üzerinde provaktörlerin sidik yarış izleri olmasın.

Not: Serdar Yay'ın 02/09/09 tarihli Ermeni Açılımı adlı yazısına cevaben, cevap alamayacağım bilinciyle yazılmıştır.


8.28.2009

28.08.09 - Tanrı'm Bende Ne Sabır Varmış...

Bunu yapacak kadar boş vakit bulduğuma inanamıyorum zira şu kısıtlı zamanımın daha da kısıtlı boş zaman hanesinin bu paydasını George Sand'ın hayatıyla ilgili yaptığım çalışma için harcayabilirdim. Ya da ne bileyim, Sims oynayabilirdim.

Bu arada, yazdığım şu cümle yazının en önemli cümlesidir; Sims 3'ü mutlaka oynayın.

Şimdi çok daha sıkıcı ve hatta bence abesle iştigal olan
cümleler yazacağım. Çünkü uyku tutmayacak yazmazsam.

Benimle aynı liseden, iki dönem öncemden mezun olmuş bir öğrencinin yazısına cevap yazacağım. Kendisi bu yazısını Facebook profilinde ve adının yazılı olduğu sitesinde paylaştığından, ismini kullanmakta bir sakınca görmüyorum.

Yazısını yer yer inceleyeceğim Serdar Yay'ın sitesi ve bahsi geçen yazısı için şu adreslerden yararlanabilirsiniz;
http://www.amatoryazarlar.com/makaleoku/1654/soruyorum;-kim-ister-.html
http://www.serdaryay.tr.gg/

Kürt Açılımıyla ilgili olan yazı, olaya verilen adların değişmesine değiniyor önce. Buna çok taktı insanlar ki Kürt Açılımı adının değiştirilmesinin ilk sebebi de buydu. İsim çok çarpıcı olduğundan gerisine bakmadı pek çok kişi.

Caydırıcı bir isim zira. Çünkü artık, isteseler de istemeseler de, kimse 'Kürt'ün 'ezilen kar sesinin çıkardığı yansıma adını alan dağ Türkleri' demek olmadığının farkında.

Yazarımız başlığı kaldırıp altına bakmış gibi en azından. Şüphesiz çok farklı şeyler görüp çok farklı yorumlamışız olayı.

Her şey bir yana, bende onun üslübunun insanda hissettirdiği 'Benim adım Hıdır, elimden gelen budur.' hissiyatı olmadığından, daha köşesiz davranacağım.

İlk paragrafta göze ilk çarpan her öküzün altında ABD arama mantığı. Sol kesimin - Chp'yi hariç tutuyorum zira onlara sol demek garip geliyor - yani hani başka ülkelerde, hatta bi' zamanlar bizim ülkemizde de bulunan sol kesimin ABD'yi her şeyden paranoyakça sorumlu tutmasını, onun karşısında kendisini güçsüz hissetmesini anlıyorum ama 'Bir Türk dünyaya bedeldir.' sözüne gönülden inanan sağ kesimin 'ABD bize bunu yaptırıyor, biz hiçbir şeyi kontrol edemiyoruz.' diye yakınmasını kendileriyle çeliştikleri şeklinde yorumluyorum. Ayrıca ben şahsen açtığım bir kuyuda kirli su içinde boğulacağımı bilsem o kuyuyu açmaya devam etmem. Safi bir mantık kafidir bunu anlamaya.

'Yaşanan olayların yaşanacak olayların mesajını verdiği şu karanlık günlerde Yüce Türk milletini bir kez daha bilinçli olmaya bu süreçte asla ve asla yanılgıya düşmemeye çağırıyorum ve çağrımdan sonra yazımın esas konusundan söz etmek istiyorum.'

Müthiş bir ego. Gerçekten. Toplam okuyucusu şu an itibariyle ( 01.26 )otuz altı olan bir yazar değil de Orhan Pamuk'muş gibi. Yazının esas konusuna geçiyoruz bu arada.

Oysa anladık yazının asıl konusunu ve yazarın neden rahatsızlık duyduğunu. Ne çok orjinal bir rahatsızlığı var ne de orjinal bir bakış açısı. Dahil olduğu ideolojinin ezber ve çelişkilerine cuk diye oturuyor.

Üstüne üstlük 'Yüce Türk milletinin Yüce ve Kutsal Dili'nin bütün gramer yapısı dümdüz ediliyor. Tüm yazı boyunca ve tekrar tekrar.

Mesela bir örnek;

'Şimdi son hafta yaşananları irdelemeye çalıştım.'

Didiklemeyeceğim.

Devam ediyorum. Bir yerden sonra 'Devlet nezdine' geçiyor ve oradan kronolojik bilgiler ediniyoruz.

Geçen hafta Kayapınar ilçesine bağlı Kırkpınar mezrası, eski adı olan Çelkeniya'ya geçti, duymuşsunuzdur. Çelkeniya Kürtçe bir isim ve orada yaşayanların çoğu da Kürt. Yazarımız Çelkeniya'nın Kırkpınar'ın eski adı olduğunu söylemiş ama buna içerlemiş de.

Gerçekten isim değişikliği bence de saçma bir şey. Halikarnosos'a Bodrum diyoruz ya... Küfür gibi. Medeniyetler beşiği diye övündüğümüz Anadolu'nun isimlerini Anadolu dili bile olmayan bir başka dile çevirmek bana işgalci bir zihniyetin ürünü gibi geliyor. Bu sebeple Çelkeniya'nın devamın gelmesini görmek güzel olur.

Ayrıca yaptıkları şeyleri onaylamadığı halde cumhurbaşkanı ve başbakan kelimelerini 'sayın'sız yazmamasını makama saygı diye yorumlamalıyız sanırım.

Ve gereksiz yere Baskın Oran'ın adının önündeki ünvanlardan utanıyor o ünvanlar ve sorumlulukları sadece Baskın Oran'ı ilgilendirirken.

'Sen kimliğinden de özünde de utanabilirsin ama aslına ve özüne asla leke kondurmayacak 72 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı var. '

Üzgünüm, ama yok. Yani o yetmişiki milyonun zaten hepsinin etnik açıdan Türk olduğunu düşünmek nüfusun 99%nun Müslüman olduğunu düşünmekle aynı şey.

Ve yazarımız biz halka seslenerek bitiriyor. İkilemlerden bahsediyor.

Ben Nelly ve Kelly düeti olan Dilemma'yı dinlemek istiyorum.

İyi sabahlar.