1.31.2012

Alışkanlıklar Kötüdür

Hayatlarımızda neden olduklarını anımsayamasak da özel olduklarını bildiğimiz olgular var. Ve biz, tüm bu "özel" olguların başına "eski" sıfatını getirmeye meyilliyiz. Eski dostlar, eski arkadaşlar, eski sevgililer, eski eşler, eski evler, eski anılar...

Temelde; bu özel olguların "özel" olduklarını, onları özel yapanın ne olduğunu unutacak kadar hayatımızın dışında tutunca kabulleniyoruz. Yokluklarına canımızı acımayacak kadar alıştığımızda, canımızı yaktıkları dönemi ve hayatımızı güzelleştirdikleri dönemi onurlandırmak için onlara bu ünvanı veriyoruz.

Belki de bu kendimizi insan olduğumuza ikna etmemizin yollarından biri. Geçip gittiğimiz, tamamen unuttuğumuz onca başka şeyi, insanı ve hissi makul göstermek için bir tane numune seçip, onu hatırladığımızı gösteriyoruz insanlara. Saf bir ikiyüzlülük var bu işin içinde.

Hatta belki ikiden fazla yüz vardır. Bilmiyorum.

Özel olgularımızla yakalamayı amaçladığımız asır değer tevazudur belki de. Arkamızda bırakabildiğimiz onca şey için özür dileme yolumuzdur evrenden. Fazla tevazunun diğer tüm şekilleri gibi bu da kibirden ama.

Sırf bu yüzden, belki de hepimiz korkunç derecede güçlüyüz. Unutamadığımızı söylediğimiz tüm o "özel" olgularımızı savaş yarası misali gururla taşır, yeri geldiğinde insanlara gösteririz. Ta ki özellerin kendileriyle karşı karşıya gelene dek.

O zaman, onları özel bizi sıradan yapan noktalarla yüzleşiriz. Güçlü falan olduğumuz yoktur. Ne kadar süslersek süsleyelim bugün özel olarak nitelendirdiğimiz her şey dün bizi yenen, kaybettiğimiz davalar. Onları görmek çok hızlı bir şekilde yaralarımızın tüm kabuklarını açıp kanatıyor bizi.

Bazen yolda yeni sevgilileriyle birlikteyken rastlıyoruz onlara. Bazen doğumgünümüzü kutlamak için iyi niyetle arıyorlar bizi. Bazen de yeni sahiplerinin balkondaki panjurları tamamen kaldırdığını görüyoruz.

Sonuç bizim için hüsran olurken onların neden özel olduğunu görüyoruz çıplak gözlerimizle.

En sonunda, bir arkadaşımız çıkıp çocuksu bir sesle "Alışkanlıklar kötüdür" diyor, güneş gibi gülümseyerek.

Samimiyetle,

Alican Çakmak Kozoğlu

1.17.2012

Yeni Yaş

Sen, iki yıldan fazla bir zamandır benimlesin muhtemelen. Okuduğun için teşekkürler bugüne dek. Yaptığım onca imla hatasını ve bozuk düşüncelerimi anlayışla karşıladığın için de sağol. Büyüdükçe azalır diye düşünüyor insan.
Yine de, her daim yeni imlalar ve düşünceler var bozulacak. Biliyorsun sen de.
Bazen benim başımda ağrıyor imla ve düşünce bozuklukları yüzünden. Düşünsene, bugün bir yıl daha yaşlandım. 20 küsur insanı olma yolunda ilerliyorum. Hoşnut değilim diyemem hayatım için, gördün hep sen de, çok daha kötü günlerim oldu. Şu günler yanlarında bi' Paris Hilton, bi' Nil Karaibrahimgil günleri onlara kıyasla.
Ama ben, galiba yani ben, 20 küsur olduğumda çok daha başarılı bir senaryo tasarlamıştım kafamda ve onun gerçeğe dönmesini bekledim bunca zaman. Bazıları oldu tabi bunların, bazıları oluyor. Bazılarının olacağına olan inancım sarsılmadı. Boşvermedim hiçbirini demek güzel olurdu bak, onu biliyorum işte. Boşverdiklerim var, sen de biliyorsun onları.
Karma'ya minnet, elimdekiler için minnettarım. O ayrı. Ne olursa olsun yanımda olacağını bildiğim dört arkadaşım var. Oradalar yani, hissettiriyorlar orada olduklarını. Hareketlerimi kısıtlıyorlar bazen ya da itiyorlar yapamam dediğim şeylerin önüne beni. İyi geliyor. Her zaman böyle olması gerektiğine inandığım için belki de. Bazı bazı aramıyoruz birbirimizi, kötü gün dostluğunu yeğlemişimdir bir çok başka şeye, o da aşikar. İyi gün dostlarım için ise diyecek lafım yok artık. İyi günlerimi daha iyi ediyorlar, çok yaşasınlar.
Sen varsın bi' de. Kimsin, nesin, tanışıyor muyuz bilmiyorum ama varsın yani. İyi ki varsın. Sana ulaşamadığım günler, sana anlatamadığım olaylar yoruyor belki de beni biraz. Söz verirdim daha çok anlatacağım diye fakat dürüst olmamı seviyorsun sen bi' de benim. Bildiğimden demiyorum.
Ancak elimden geldiğince işte...

20 küsur oldum biraz daha, bir saati de geçti. Arkadaşlarımın baykuşları hediye getirecek diye bekliyorsam hala, korumam gereken değerlerimi iyi saklamışım demek bu. Yaşlanmaya başlamadım sanırım. Henüz büyümeye devam ediyorum. Devam da edeceğim. Korkma, herkesi bıraksam da geride seni taşırım yanımda.

İyi ki okuyorsun bunu. Ve doğum günümü kutladığın için teşekkür ederim Okur. Sen de iyi ki varsın.

Samimiyetle,
Alican