Bergama etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bergama etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9.02.2009

02.09.09 - Kilo Verdim!

İstanbul, İstanbul, İstanbul...

Burada yağmur yağıyor! Hem de eylülde!

Evet, bir İzmir'li olarak bu yadırgama/kötüleme dolu cümleleri daha uzun uzun ( yetmişbeş seksen yıl) usanmadan kuracağım.

Tabi hepsi bu metinde olmayacağından şimdi başka cümleler kurma zamanı diyebiliriz.

Destination değil de journey olan yolculuğum 31.08.09 akşamı Metro adlı seyahat şirketinin saat 23.00te hareket eden çift katlı otobüsüne binmemle başladı. Validem ve Oytun da yanımdaydılar.

Ortalarında masa olan dörtlü koltuk öbeklerinden birinin üç koltuğunu istemiş olsak da annem ve biz farklı öbeklere oturtulduk ve dahası, oturma düzenimizin aldığı en son şeklin bilet kesim numaralarıyla alakası yoktu.

Kör topal bir yolculuktu. Zaten havalandırma sistemi de üst kattakiler aşağıya üflüyormuş da o hava oradan geliyormuş gibicesine çalışıyordu.

Susurluk'ta soğuk sandviç aldık ve bayat çıktı.

Ha bu arada, benimle aynı bölümü kazanmış ve öncesinde de bir dönem lisede aynı okulda okuduğum bir arkadaşım da bizimle aynı otobüsteydi. Üst katta oturuyordu ve anlattığına göre üst katın çilesi daha da büyükmüş.

Sabah şaşırtıcı bir şekilde sağsalim İstanbul'a ulaştığımızda her şeyin daha yeni başladığını, o günün kabuslar kabusu bir gün olacağını ne körpe bedenim ne de körpe aklım asla tasavvur etmemişlerdi.

Bizi ağırlayacak olan kuzenim - annemin kuzeni daha doğrusu - Ebru Abla'mın evine girip bir kaç dakika eşya yerleşimi yaptıktan sonra kapıdan çıktık ve o kapıdan içeriye tekrar girdiğimizde saat dörtbilmemkaç idi ve ben İstanbul'dan hali hazırda sıkılmıştım.

O günün akşamı, Oytun'u yanına alan - Oytun'un yurdu ayın beşinde açılacakmış, tabi bizim bundan haberimiz yoktu - arkadaşı Deniz'in evine gittim. Çok sevimli bir kız olmasının yanı sıra - Derya, okuyorsan eğer bana seni hatırlattı hep =( - evinde hayatımda gördüğüm en sevimli köpek vardı. O kadar ki, ilk defa köpek sevdim.

Ben kedi insanıyımdır.

Sonracığıma, dün, Loren ve onun pek cici arkadaşı Melisa'yla buluştuk BenDeniz ve Oytun. Melisa oruçlu olmasına rağmen bizim tüm tüketim çılgınlığımıza katlandığı için muhtemelen bir ömr-ü hayatı boyunca oruç tutmaktan muaf tutulurdu ama Tanrı ve sistemi pek adil değil malumunuz.

İşte bugün de Deniz'in evinden Ebru Abla'mın evine dönüş hattı üzerinde Haydarpaşa'da durmuş olan vapurun Kadıköy'e doğru tekrar hareket etmesini bekliyorum. Şenel ve Ayşegül Ablaların tanıdıklarından oluşan bir öğrenci evine bakacağız sanırım. Zira yurdum, Avcılar diye bir yerde ve İzmir mesafeleriyle anlatırsak eğer;

Okul - Yurt ( Beyazıt - Avcılar ) = Ev - Buca Anadolu
Okul - Kadıköy = İzmir - Bergama x 2

Biraz daha mesafeyi göze alırsam her gün uçakla İzmir'e dönüp yatağımda uyuyabilirim.

Az önce ( tabi siz bilmiyorsunuz ben yazıyı yarım bırakıp vapurdan indim eve geldim duş aldım ohoo... ) baktım yetmiş kiloyum. Geçen hafta bundan bi' iki daha fazlaydım.

İstanbul'un bu yanını sevebilirim bu düzenle kilo verirsem.

Not: Günün akışı dahilinde kısamesaj yoluyla İzmir'de olup olmadığımı sorup İzmir'de olmadığımı hatırlatan Zeynep ve Gökhan'a da sevgilerden bir demet. Değilim efendim İzmir'de ne yazık ki. Bayramda artık.

=(

8.03.2009

Uzun Bir Zaman Dilimi - New Penis




Bu yaz uzun süredir yaşadığım en hareketli yaz. Bi' ara leylek falan görmüş olmalıyım.
Hatırlamıyorum.

Her neyse, bu leylek yüzünden klavye ve kaleme dokunabildiğim zamanlar genelde ya reçete arkası dolduruyorum ya da reçete giriyorum.

Şimdi fırsatım varken arayı kapatıp en son ( ve ilk ) yazımdan itibaren aradan geçen olayları aklımda kaldığınca ve uykuma yenik düşmediğimce anlatacağım.

Aile için yapılanlar ya da yapılacaklar her daim ilginçtir.

Benimkiler ise bildiğiniz olağandışı şeyler... Annem mesela, Facebook'a koyacağı fotoğraflarda rötuş yapmamı istemeye başladı bugünlerde.

Öte yandan, daha olağan bir zaruriyet sebebiyle, kuzenimin sünneti için ( ki o pipi yıllar önce kesilmişti aslında )haftasonu Bergama'ya (a.k.a Taşra ) gitmek zorunda kaldım.

Daha en başından aksatmaya başladım burayı, neyse çok okuyan yok nasılsa şimdilik. Hatta bana geçen yazım için 'Okudum' diye geri dönen sadece iki kişi vardı. Onlar da zaten sünnete katıldılar.

Neyse efendim, tek tek anlatmayacağım bu
sefer her günü ama başlıklar var...

Perşembe günü(30 Temmuz 2009) , işteydim malum. Hastalar garip canlılar. Binlerce türü var. Yani Canan Tan kitap yazdı, ne kadar kitap ne kadar değil diye tartışmadım ama öteledim kitabı hep ama... Anlaşılabilir bi' durum. Her gün onlarca kişi geliyor buraya ve sadece sağlık hizmeti değil talep ettikleri. Psikolojik danışmanlık ve hatta yeri geldiğinde de ATM görevi üstleniyor eczacı denilen ( hastanın gözündeki ) ulvi şahıs.

Binlerce türü var dedik... Elli ve üstü yaştaki erkek hastaların 'Viagra' kullanan kesmi ağızda ayrı bir tat bırakıyor... Bu yakınlarda bunun için ayrı bir yazı yazacağım. Ama inanın, sanırım hiçbir sakallıyı dedemiz sanmamalıyız artık.

Canan Tan da verdanafili anlatan bir kitap yazsın. Neyse...

Geçtiğimiz hafta ise tam olarak bir koşuşturmaca ve bulanıklıklar bütünüydü. Güzeldi şüphesiz, son üç haftam eşsiz gidiyor. Yine de güzellik yoruyor bazen.

Bakınca, aklımda kalan bir şey yok oysa iki haftadır neredeyse her gün yazacak bi' dolu şeyim olduğunu düşünüp acı çektim. Sanırım günü gününe yazma konusunda daha
kararlı olmalıyım.

Ama madem yazıyla devam edemiyorum; fotoğraflayayım bari.

Yazıya veremediğim vakitlerimi geçirmemin bir yolu da süper kahramanlık yapmak. Gerçi gizli kimliklerimizi ortaya serdim ama takım arkadaşlarım ve ben saklanmaktan çok sıkıldık diyelim... Kontrast ve blur derken, evet rötuşu biraz abartm
ış kompozisyona biraz gülümseme eklemiş olabilirim ama lütfen bozmayın beni...
Üstte de, Dünya'yı ( İzmir'i ) kurtardıktan sonra dinlenmek için oturduğumuz ve süper takım politikalarımızı tartıştığımız bir anın dondurulmuş hali var. Lost Cafe, Balçova. Evin yakınında bu kadar iyi nargile yapan bir yer olduğunu bilseydim geçen yaz her akşam Alsancak'a gitmezdim. Gerçi, bu sene reşit olana dek bir kaç kez gittiğimde kimlik sorunu... Neyse, güzel mekan ve sıcak çalışanlar. Nargileleri de güzel ve kutu içeceklerin fiyatı gitti
ğim diğer tüm kafelerden daha ucuz. Deneyin derim.

Bahsi geçen sünnette çekilmiş fotoğraflarım henüz elime geçmediğinden onlardan koymuyorum ama o da olacak tabi.

Bir de daha günik ( serbest çağrışım = dakik ) yazmaya çalışacağım.

İyi kalın.