Okur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Okur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10.06.2009

06.09.09 - Ve Fark Edersiniz Ki...


Aslında bir şeyler biliyormuşsunuz da yazdıklarınız öylesine değilmiş. Bir süredir size boşa yazdığınızı söyleyen Okur'unuza hitap etmiyormuş sadece.

Efendim, bu akşam çok eğlenceliydi. Çok zamandır bu koşullar altında buluşup konuşmak istediğim bir arkadaşıma Bahariye'den eve dönerken rastladım. Tabi eve dönüş saati doğrudan iki saat attı.

Neydi bu istenilen koşullar, açıklamayacağım ama gayet rahat bir şekilde oturup bir dolu insandan bahsettik.

Mahremiyeti korumak adına arkadaşımın adını söyleyemeyeceğim. Ne konuştuğumuzu da tam olarak anlatamayacağım ama insanların gerçekten ''Aşk Meşk Eften Püften'' tarzı edebi değeri olmayan konular hakkında yalnız olmadıklarını, bu konularda konuşup klavuzdan yardım istemeye ihtiyaçları var.

Ben ne Aşuftevi'nde ne ondan önce olan trio-blogumuzda ne de burada, boşuna yazmıyordum onları işte.

Ya da her daim elimde telefon takır takır insanlara mesajlar atarken yaptığım ya da talep ettiğim şey garip değil. İlişki yürütmenin ve insan olmanın yollarından biri.

Ben yaşarken takım çalışmasını, komün hayatı seviyorum yavrum, yok ötesi. Başkaları tek başlarına on altı adamı yek kılıç hareketiyle deviren Altar'ın oğlu Tarkan olabilir.

Ben değilim. En fazla Gambit olabilirim, X-Men'den.

X-Men bir takımdı hatırlarsınız.

Ya da ne bileyim, Drizzt Do'Urden ve ekibi.

Şu anda bile, yazıya esler verip mesajla bir arkadaşıma destek oluyorum. Ne kadar güzel bir his bu.

Ki o arkadaşım ve bir kaç tanesi daha, gerekirse benim kendime zarar verdiğimi fark etmediğim durumlardan benim onayım olmadan beni çıkartıp alma hakkına da sahipler.

Ben de öyleyim zira. Bunu daha önce yaptıkta hem.

Ne zaman, hangi koşulda yapmamız gerektiğini bildik. O yüzden bloglarımız, facebook hesaplarımız, Avea bedava smslerimiz bizim için hayati önem arz etti lisenin başından beri.

Yeri geldi, lisede gruplaştıkta, başka türlüsü olmazdı çünkü.

Şu oğullarına bir demet tahta çubuk veren adamın hikayesini hep sevmişimdir ben.

Sanılmasın ki özel hayatımız olmadı/olmuyor hiç. Grup olayı sadece sosyal hayatta kaldı bizim için hep ve şüphesiz öyle kalacak ilelebet. Birlikte yatağa grup seks için girmedik yani.

Yemekleri de insanlara verdiğimiz sıfatları da karıştırmadık biz ki bunu söyleyerek bu tarz yaşamamış/yaşamayan kimseye suç atmıyor yahut onları yargılamıyor. Böyle bir hak ne bende ne kimsede yok. Yapanın, şu son bir aydan sonra, ilk ben alnını karışlarım.

Ama benim yaşam tarzıma da ''Eften Püften'' diye eleştirecekse biri, bunun varlığının yarattığı çeşitliğin insan hayatının ve ilişkilerin renkliliklerinden biri olduğunu bilecek.

Her neyse, bu yazı böyle başlamadı. Eğlenceli bir şey olacaktı.

Diyeceğim o ki; arkadaşımın başından komik bir olaylar dizisi geçmiş, anlattı güldük. Benim başımdan geçen komik olayları da anlattık hatta. Yorumlar yaptık bu konuda.

İnsan aynı dertten mustarip olunca.

Gerçi hakkını yememek lazım, benimki gayet geçti, gayet düzelti, gayet düzlükteyiz.

Yine de bu konu her daim yakınılabilecek durumda. Annelerin babalar hakkındaki tavırları gibi. Adamlar kuş tutsa da kadınlar susmaz ya. Aynen öyle.

Yani gönül rahatlığıyla yazdığım ve en iyi yapabildiğim şeyin insan hayatı için gerekli olduğunu görüp içim rahatladı. Ayrıca böyle bir dost konuşmasını da özlemişim. Onu fark ettim.

Benimkilerden birileri İstanbul'a gelseler keşke.

Mango Outlet'i bile buldum.

Bitirirken; tekrar insan(aşk) ilişkilerine burnumu soktuğum yazılar ve sorularla burada olacağım yakında.

Bir de, valla smsle her şeyi konuşabiliyorum ben, bu da bir artı yanım.

9.30.2009

30.09.09 - Eylül


Ki son saatleri artık.

Ki ben son günde güzel bir film izledim.

Okur önerisiydi, Okur taşıydı.

İyi ki izlemişim diyorum şimdi.

İçimde bi burukluk var (burukiyet, peh..).

Geçecek.

Filmi sadece Fransızca izlemek iyiydi ama.

Les Choristes, izlene.

Aklımda da La Vie en Rose'un editlenmiş sözleri var.

Eve gidip Arthur ve Minimoyları izleyeceğim. Ya da çeviri yaparım bilmiyorum.

Sevmek güzel şey. Okur'u sevmek daha da güzel.

Bunları sırf Okur için yazıyorum. Okur aşkı başka şey.

Quand tu prends dans tes bras
Et tu parles en tout bas
Je vois la vie en rose

9.22.2009

22.09.09 - L'arc-en-ciel


Ne diyorduk az önce, Bach'ı Bach değilmişcesine çalmak için onu tanımak... Benim örneğim de, herhangi bir yazıyı E. Şafak gibi yazabileceğim yönünde oldu. Eh şimdi deneyeceğim. M.Carey'den bi' şarkıdan alıntı yapıp E.Şafak tarzını uygulayacağım.

Bakalım ne, ne kadar olacak...

Tender love's what you're giving me and
You surpass all my fantasies and
I keep thanking the Lord above for
Blessing me with oh so much

Ben hayal kurdukça, kurulan yolumu, çıkınımı kurdu kuruşturdu. Kurularla yaşlar arasında gidip gelirken, yol üstündeyken ben, sen tüm hayallerimi alt üst ederken uzadı yol, varılmaz oldu durak. Saflık içre saflık ve bir tutam gençlikle verdin sevgini ki bunların tümü, tekmili, otuz ikisinden de fazlası ama en nihayetinde kudretleri ikiyi geçmeyenler, bir topak halinde zembille iniverdiler gökten. Rabbi insanı daha büyük neyle kutsadı bugüne dek?

Evet evet, Okur, bu tam olarak senin için yazıldı. Bakalım beğenecek misin? Ha bu arada, kim aksini iddia edebilir, tüm yazılar, tüm yazılarım şüphesiz Okur için yazıldı desem.

Hamuş: Şarkı Mariah Carey'den Yours. Öylesine seçilmedi, pek severim. Okur içindir, Okur da bilsin diye özellikle seçilmiştir.