8.31.2013

Kum Renkli Yaralar

Bazen, durduk yere, çocukluğun gelir aklına.
Parkın kum havuzunda annenle oynarken ağladığın, annenin seni avutmak için, şüphesiz, "Oyna, oyna..." diyerek ellerini kumun içinde tuttuğu zaman gibi.
Zaman ve hatıralar tabiat itibariyle her şeyden çok sökük çoraba benzediğinden birinin ardı sıra diğeri yerini alır. İlk hayırların ve ilk evetlerinle birlikte doğuştan gelen bir "şey"in eksilmeye ve artmaya ama daha çok eksilmeye başlarsın.
İlk düştüğün günü hatırlarsın sonra, ya da hatırladığın ilk düşüşün gelir de yaraların ve yara kabuklarınla kurduğun bağı incelersin yıllar sonra. İyileşmeden kopardığın kabuklar yüzünden kanasan da canın acısa da bu zevkten mahrum kalmamayı seçersin hep.
Fiziksel yaralardan başka yaralar da olduğunu fark ettiğindeyse alışkanlık gereği onların kabuklarıyla da oynarsın. Ete kıyasla öve öve bitirilemeyen ruh, iyileşme konusunda yenik düşer.
İlk büyük yarayı açan, insanlara güvenmeni körelten hep baban olur. O olur değil mi? Evet, o olur. Büyük, irin dolu bir yara hediye eder sana.
İkinci büyük yarayı, güven sıkıntı iyileştirecek sandığın kişi açar. Daha büyük, daha hastalıklı, kum sarısı irinle dolu bir yara olur bu.
İyileşsin diye en yakınlarına gösterirsin. Onlar da sen de sıkılıncaya kadar tekrar tekrar açarsın yarayı. Hep bu sefer iyileştiğini görürüm belki umuduyla. Hiç iyileşmez. Hiç iyileşmediğini, bu başarısızlığının en yakınlarını bile sıktığını gördükçe susmaların başlar.
Yoklarmış gibi yapar, kendini bile etkilerinin geçtiğine inandırırsın. Bu hasarların iyi yanı ise, kendilerinden başkasının seni üzmesine izin vermezler. Acı çektirenin sadece kendileri olduğunu garantiye alma konusunda anaç, korumacı bir yapıları vardır.

...

Sonra karşına bir çocuk çıkar. Pervane misali, ateşi tanımak için yanıp tutuşan. Saf... Temiz... Toy... O kadar saf, temiz ve toy ki bilirsin başkaları olsa ona dokunmamayı erdem sayacak. Onlara inat belki, sana yaşattıklarına inat suratına tükürürsün o günahsız çocuğun. Dönerken gözleri kan çanağına sen tuttuğun gibi ellerini çocuğun, gömersin kaydırağın yanındaki kum havuzuna. Tıpkı küçükken ellerin kirlenmesin diye dokunmamak için ağladığın kuma seni zorlayan annen gibi, yüksek perdeden konuşursun çocukla. Duymaya alıştığın ama senden ilk kez çıkan, seni de onu da acıtan bir ton "Oyna" diye seslenir oğlana.
Farkında olmadan, toplumun aşk adıyla çağırdığı pislikle kirlendiğinin, oynamaya başlar çocuk da. Sen, içinde bir çember gibi kırılmadan dönen düzene uyma gününün geldiğinin farkındalığını yaşarsın.
Sen, sonraları, uyuyamaz olursun. Başkalarının masumluklarına irinli yaralar koydukça kısalır uyku saatlerin ve böylece yaşlı insanlar neden az uyur sorusunun cevabını bulursun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder