5.06.2012

İzmir'in Şendulları

Genç adam kendini, artık hissetmeyeceğine yemin ettiği hislerle çevrili buldu. Geçmişte kalmış günlerin tedavülden kalkmış, karıştırılmayan bir cüzdan gözünde bulunup kitaplığın rafına bırakılan, üstlerini vaktini doldurmuş tiranların ve hükümdarların süslediği banknotları gibiydiler.
Bu banknotların üstünde, vekilharcının eteğinin arkasına saklanmaktan çekinmeyen, zamanından önce tahta yükselmiş genç bir kralın gelecek vadeden tebessümü vardı. Diğer yüzündeyse genç adamla kurdukları hayallerin anıtları.
Genç adam onları çok önce, eski iki kitabın arasına sıkıştırmıştı. Bir tanesi bir zamanlar pek sık okuduğu, ezbere bildiği bir çocukluk romanıydı. Banknotları gizlesin diye seçtiği öbür kitap ise daha elini bile sürmediği bir mutluluk romanıydı.
Bu hisleri kulaklara zarar verecek bir gürültüyle yere düşüren de yine bu ikinci kitap oldu. Sakladığı yeri unutup, gaflet anında elini uzattığı mutluluk romanı, önceki mutluluğunun izlerini açığa çıkarmıştı. Okuma isteği ise birden, satın alındıktan iki gün sonra salondaki koltuğun arkasında bulunan pörsümüş balona benzemişti.

İkisinin de bünyesi, ilkyazla uyanan tüm yeni hislerle birlikte silkinmişti. Kurumsal sorumluluklarla geçen kışın arkasından, başta elleri olmak üzere bütün vücutları heyecanla karıncalanıyordu. En iyisini şairlerin ve yazarların bildiğine inanılan yaşlardaydılar. Yazılmış tüm kitaplar, çevrilmiş tüm filmler, bestelenmiş tüm şarkılar sadece ikisi içindi. Ne aileleri ne de arkadaşları, etraflarındaki kimse bunları hakkını vererek anlayamıyordu.
Ilık esmeye başladığından beklenir olan rüzgar, bu denli özel oldukları için mecbur oldukları yalnızlık hissine rağmen batıda yükselen dengi müjdeliyordu.
İzmir'in şendullarının, ellerinde çiğdemleriyle Güzelyalı Sahili'nde dedikoduya oturdukları günlerdi. Oğlan çocukları birbirlerinin dostluklarında buldukları sıcaklığı, genç hanımların serin kollarında perçinleyerek yadsıyorlardı. Yalnız kalmamak için.
O zamanlar bir de toy olan genç adam, zamansız yükselen kralın eşitleri arasında üstün olduğunu ilk görüşte anladıysa da, mantığı kısa bir süre daha yelkenlerin suya inmesine engel oldu.
Genç kral ise şansına güvendiğinden her ateşe yanmaya hazırdı.
İkisi de babalarının olduğu adamlar olmamaya yeminli, onların vermediği duyguları bulmaya kararlıydı. Tam olarak bu, yakınlaşmalarına sebep oldu.
Ulak toy adamı güzel ve dolu dolu geçen bir yaz gününün sonunda, balkonda otururken buldu. Kralın mesajı şaşırtıcı, açık ve kabul edilesiydi. Özgürlük, mutluluk ve sevginin yanı sıra sarayda geçecek bir hayattan bahsediyordu.
Toy adam hem iyi hem de kötü, tüm isteklerine cevap veren teklif karşısında  iç sesinin durmasını haykıran boğazını sıkıp, kendisini almaya gelen tahtırevanla sarayın yolunu tuttu.
Kayıtsız şartsız, üçüncü kişisiz bir teslimiyet bulmayı umuyordu. O ve genç kral sanat ustaları hakkında kafa patlatıp pişmeye devam edecekti. Nasılsa vekilharç kralın her işini hallediyordu.
Vekilharcın kralın duygularını da kontrol ediyor olabileceği hiç aklına gelmedi. Kral, nedendir bilinmez, bu kel ve göbekli adamı ağzının içine düşecek gibi dinler, bazı geceler odasına hiç dönmez, yanında kalırdı.
Başlarda bunun saf dostluktan ibaret olduğunu düşünen toy adam, sesini çıkarmadı. Ama vekilharç tamahkardı. Ne kralını ne de kendisine verilen yetkileri hayatının hiçbir döneminde bırakmaya niyeti yoktu. Bu yüzden, yavaş yavaş kralın sevgilisinin aklını zehirlemeye başladı.
Zaten, o da buna meyilliydi.
Tüm saray eşrafının hazır bulunduğu bir davette kendi yazdığı bir hikayeyi, okusun diye toy adama uzattı. Bu hikayenin onun sesiyle daha yoğun bir anlam kazanacağını söyledi.
Herkesin dinlediğini bilmenin verdiği heyecanla, eline tutuşturulan parşömende yazanları okumaya başladı. Hikaye, krala çok benzeyen bir çocuğun kendisine göz kulak olan adamla yaşadığı, asla bozulmayacak kadar kuvvetli aşkını anlatıyordu.
Yarısına geldiğinde izleniyor olmanın omzuna yüklediği baskıyı boş verdi. Durdu. Gözleri tutmakta zorlandığı yaşlarla taşıyordu. Bakışları kralın bakışlarıyla buluştuğunda şaşkınlık gördü gözlerinde. Anlaşılan o, duyduğu hikayeyi çok sevmişti. Çatlak bir sesle izin istedikten sonra oradan ayrıldı.
Kralın çocukluk arkadaşı olan vikontes dışında kimse peşinden gitmedi. Eşraf, sarayda geçen yılların getirdiği bir ustalıkla en iyi bildiği oyunu oynamaya başlamıştı; hiçbir şey olmamış gibi davrandılar.
Vikontes, toy adamı kralla birlikte yaşadığı odalarda bulduğunda set çoktan delinmiş, ağlama mevsimi gelmişti.
Sonbaharın ilk günüydü ve o ülkede her yıl o gün, mutlaka yağmur yağardı.
Kadın, kral her ne kadar dostu olsa da, toy adamın günün çoğunda üzgün olduğunu fark ettiğini söyledi. Saraya geldiği ilk günlerdeki mutlu kişi değildi artık ve ne kadar severse sevsin, mutlu değilse kralı terk etmeliydi.
Yapmadı bunu. Her ne kadar maruz kaldığı zehir kavgalara sebep olmaya başlasa da, kaldı. Kralı seviyordu.
Kral ise, şımartılmış olmanın getirisi olsa gerek, toy adamın kurduğu tüm cümleleri sızlanma olarak görüp, sıkılmaya başladı. Birliktelikleri toy adam emri vakiyle ailesini görmeye gönderilene kadar sürdü, saraya dönmesine izin verilmediğini söyleyen ulak aracılığıyla son buldu.
Elinde sadece kralın portresiyle bezeli banknotlar kaldı. Zaten harcayamayacak olduğu bu para, bir zaman sonra geçerliliğini yitirdi. Toy adam, cüzdanı kaçınılması gereken hatıra iğneleriyle taşımaktansa, sarayda bıraktığı çocukluğu ile önünde uzanmasını umduğu mutluluğun hatırına, kitaplığa gizledi.

Her şeyin başladığı yerde, her şeyin başladığı zamandı. Bir süredir önünde uzanan, başka bir hayatın mümkün olduğu düşüncesine bir şans tanımak adına mutluluğu okumayı düşünüyordu. Buna rağmen, önceden fark etmediği düşüncelerle başa çıkmak zorundaydı.
İzmir'in şendulları Güzelyalı Sahili'nde çiğdemleriyle dedikodu yaptıkları sürece mutluydular. Ama el arabasıyla çiğdem satan adama para ödemek için cüzdanlarını her açtıklarında, dondurulmuş yüzleri ile geçmiş zamanın adamları tam da hatırladıkları sıcaklıkla gülümsüyordu onlara.

İşin kötü yanı; ne kadar gerçekçi olursa olsun dünü hatırlamak, bugünün yaşanmasına engel oluyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder