12.18.2011

L'Enfer, C'Est L'Autre

Birini artık değiştiremeyecek, geri alamayacak kadar sevmek, sadece sevmek eyleminin kendisiyle gerçekleşmez.
Değiştirmeyi, geri almayı düşünmeye başladığında ortaya çıkan kızgınlık nefrete evrildiğinden, nefret sevginin alt kollarından biridir belki de. Çünkü insan ne kadar severse sevsin birini, özünde kendini daha çok sever, bilmese bile bunu. Kendisine sonsuza dek kızgın kalamaz ama bir başkasından nefret edebilir.
Bu yüzden, başkaları cehennemdir kişiye. Kendi hataları yüzünden gidecek olsa da cehennemden nefret eder. Ön koşulu unutur.
Unuturuz.
Tek fark, birisini sevmemiz gerektiği düşüncesi o kadar erken işlenir ki; içimize değiştirmeyi, geri almayı istediğimiz sevgiler nefrete dönüşürse ağzımız yaptığımızın hata olduğunu kabullense de beynimiz bu konuda kalbimizle uyuşmaz.
Kalp beyinden özerkliğini ister, biz de arafta kalır ve acı çekeriz.
Bu sevgi, üzerimizde beyaz satenden bir elbise varmış gibi iz bırakır arkasında. İçindekini güzelleştirse de bu iz, elbiseyi kirletir. Bir nevi, kullanılmış yapar onu.
Aşka tekrar inanma yetimizi elimizden alır, nefret edebilme yeteneğimizi elimizden alır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder