8.21.2010

Isn't it ironic? Don't you think?

Ben hep büyük büyük kadınları örnek aldım kendime.Geçmişleri ayan beyan olan, onlarla, onlara yaslanıp ayakta kalan.
Sen ise küçük küçük çocukları, adamları göz önünde tuttun. Geçmişleri olamayacak kadar geçinmekten yoksun veletler misali, baba figürü arayışı içinde yediğin yemeklerle giydiğin kıyafetlerin parası ödensin istedin.
İroniktir, bu öykünmelerimize rağmen ben her seferinde ilkmiş de bir şeyler kaybediyormuşcasına acı çektim. Toy ve beceriksizdim yatakta. Beyaz nevresimlerin ilüzyonuyla sürekli çok kolay büründüm bakirlik suretine.
Sana ise, hayatının her anını kolaylaşatıran geçmişin orada yardıma koşuyordu. Ben sayamazken geçip gidenleri, sen ben yanındayken, yan bir tarafa içindeyken onlardan birine göz yaşı dökebiliyordun.
Ne çok tartıştık bunu. Olması gerekenin hangisi olduğu konusunda. Benim geçmişim olması gereken yerde, gerideydi. Seninkiler ise taşınabilir telefonunda ve bence şimdinde.
Gözlerimi köreltip gökzüyüne çevirdim, gül kurusu ayakkabılarımın altında sabit zemin aradıp durdum ki bu büyük burunluluğum oldu sonra. Herkesi muhattap almamam halkı küçümsememle bir tutuldu. Sen ise onlardan biriydin sözlerinde ve davranışlarınla. Ama düşünsene kim onları kendinden daha uzak tutuyor? Ben şüphesiz bir düzenin içinde yaşıyorum, sen her ne kadar sevdiğini söylesen de onlara katlanamıyorsun içten içe.
Böyle düşününce ikimiz de karşımızdakinin istediği olduk ve aynadaki kötü yanlarını taşıdık. Sırf bu yüzden ileride senin elinde yaşanmışlıklarını görecek insanlar ve benim unuttuklarımı merak edecekler.

Buna ne diyorsun Johnny?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder