12.08.2009

Lloth - Hikaye

'' Merlin'in sakalı Tom!'' diye ciyakladı Slughorn. ''Yedi ha! Bir kişiyi öldürmeyi düşünmek bile yeterince kötü değil mi? Üstelik de... ruhu bölmek zaten yeterince kötü... ama yedi parçaya ayırmak...''
Joanne Kathleen Rowling - Harry Potter ve Melez Prens syf. 457
Kadın anahtarı oldu mu bi' kez, ev de kendisin ise üstelik, topuklarının altındaki yeri çok iyi hisseder.
Çividen olsun ya da küt; isterse pamuk misali yumuşacık isterse toprak gibi çatır çatır izlerle dolu olsun.
Anahtar, evin kapısını açıp dünyayı, kem gözleri ve şer sözleri dışarıya kitleyen anahtar kadının içindeki kitleleri özgür bırakır.
Evet kitleler. Çünkü kolları sevmeye açık olan her canlı gibi, Kadın da bir bütün değildir. Bak okur, sevmenin de Hortkuluk yapma yollarından biri olması pek çok şeye ışık tutar.
Bu yüzden Kadın daha sadıktır, daha dürüsttür ilişki kıstası konduktan sonra sekse. Yalan şansı yoktur çünkü içinden biri söylese yek diğerleri görürler bunu, bilirler.Yatsıya kadar yanacağı vadedilen mumu ilk kilise çanıyla mutlaka üfler bir çift dudak mum ateşinin içinden dışarıya.
Erkek ise, yekpare tek parça, yalanını söyleyeninden başkası görmediğinden; bildiği tek nefes Tanrı'nın burnundan üflediği nefes olduğundan isterse yatsıya isterse tütsüye kadar sürdürebilir yalanını.
Bu yüzden Erkek taşımaz anahtarını yanında, kapıyı çeker çıkar, döndüğünde de zili çalar.
En fazla ceketini alır giderken.
Kapının ardında nasılsa Kadın vardır. Ve ne hikmetse Kadın orada duracaktır.
Erkeği bekletmek ayıp olduğundan, Kadın'ın binlerce anahtar kopyası vardır. Birini unutsa ardında kapının, çilingir çağırır aça diye onu.
Olsa da sık kez masasına meze, hiç çilingir Kadın da yoktur. Çilingir de Erkektir.
Ha, tabi Erkeği buna iten Havva Ana'dan bu yana, dişinin kanının tadıdır. Genetik kodlarla nesilden nesile aktarılır.
Erkek böyle olmalıdır, Kadın böyle olmalıdır. Sürüden ayrılanı ya Kıllı Kurtlar ya da Kara Dullar kapar.
Bunların tümünden sebeple Kadın bir ilişkisini bitirip derisinin altına bir tane daha matruşka doğurduğunda kapısının kilidini de değiştirir.
Bir nevi tekrarbakireleşme işlemidir bu. Ve olur da biraz güçlenmişse... Gücünden de korkuyorsa anahtar kopyalarını bırakır orada burada. Bulup da kapısını açan Erkeğin Kara Dul'u olmak için hazır halde ağ örer.
Tek kurban. Bir kurban. Tükürülecek bir posa sonrasında kendisine kızıp bu kızgınlıkla tekrar güçsüz hale dönebilsin diye.
Bu çark Adem Baba Lilith'i ittiğinden beri döner de döner.
Şimdi, bu Kadın da öyledir bakın.
Yeni bir kilit, bir askı dolusu anahtar, anahtar künyeleri dolu açık adresler.
Kadın güzel. Uzun boylu. Kırklarının başında. Sarışın. İri iri gözleri var. Bi' de ayrılık sonrası zayıflığı. Bir Erkeğin hayatına girdiğinde adamın köşelerine uyabilmek için aldığı kiloları hep ayrılık sonrasında veren.
Zira et şekil alan kemik şekil vereniken
Kemik sert el yumuşaktır.
Üstüne üstlük dibine diplik, kilolar Kadının köşelerini bil fiil saklarken aynı zamanda özgüvenini de törpülediğinden Erkeğin gözünü de boyar bi' mühlet.
Tâ ki gözüne batana dek.
Bir Kadın aniden kilo verdiyse korkmak gerek.
Dediğim gibi, bu Kadın zayıf. Dostlarında unutuyor anahtarlarını. İş yerinde. Tramvayda. Bekliyor ki gece, biri ayrıla sürüsünden de, o otururken kapısının karşısındaki koltuğunda bir tıkırtı çıksın artık. Biri, girsin içeri de yakalansın ağu ağına.

7 yorum:

  1. vay çok iyi,evinin anahtarına sahip kadın ;) ya o değil de ben neden kilo aldım acaba? :D

    YanıtlaSil
  2. Ben bırakmayacağım anahtarlarımı orada burada.Madem onlar benim.Hem öldürmeyen güçlü de kılıyormuş.Birinicsinde ölmediysem ikincisi de öldürmesin diye onlarda.
    Çok güzel olmuş... Belki sen teşekkür etme gereği duyacaksın ama asıl ben teşekkür ederim... (=

    Gwenia

    YanıtlaSil
  3. bence de öldürmeyen güç katar sana..ama güçlendikçe ,öğrendikçe.farkındalığın arttıkça yani kirlenmen de kaçınılmazdır..bence hikayenin sonunda da bu var.ama hep bir özlem de olur temiz kalmış şeylere,kolay kabullenemez insan karadul olmayı..ama hayat bizi buna mahkum kılıyor bi taraftan..direnebilene AŞKOLSUN..

    YanıtlaSil
  4. Ama özlem hemen hemen her an yaşamaya mahkum olacağımız bir duygu...O saflık paha biçilemez ama bu farkındalık da paha biçilemez...Her ne kadar ağır yara alsam da saflığım kısmen gitmiş de olsa , ayakta hala durabildiğim görmek bazen bana yetebiliyor.Sanırım gerekli olan da bu.

    YanıtlaSil
  5. Tükürülecek bir posa sonnrasında kendisine kızıp,bu kızgınlıkla tekrar güçsüz haline dönebilsin diye...yazının bu cümlesi bir tokat gibi çarptı bana...çok beğendim.çok...ellerine aklına,ruhuna sağlık...

    YanıtlaSil
  6. Erkek de olsan, kadın da olsan seviyorsun ve terk ediliyorsun. İşte o zaman öğreniyorsun; terk etmeyi. Bu seni daha güçlü kılıyor. İstesen de istemesen de...
    Kendi ayakların üzerinde durmayı öğrendiğinde sen başlıyorsun terk etmeye ve böylece karşındakine öğretiyorsun acıyı, terk edilmeyi. Ve bu böyle geçip gidiyor. Elimizde saflık namına ne kalıyor? Hiçbir şey. En iyisi mi yerlerimize oturup düşünmek. Terk etmeyi de terk edilmeyi de alışkanlık haline getirmemek.
    'V'

    YanıtlaSil
  7. zaley'an the mustardseed12 Aralık 2009 22:43

    Hayatta özlem duyulmayan neredeyse hiçbir şey yok gibidir.. Öyle ki tek bir saniyeye bile özlem duyduğumuz zamanlar çıka gelir hep geçmişi düşündüğümüzde. Dün bir şıpsevdi aldım, içinde aşk geçmişi unutmamaktır yazıyordu.. İşte o geçmiş insanın geleceğine yön veriyor, duygularıyla oynuyor, çoğu zaman da ilk zamanlardaki saflığından hiçbir eser bırakmadan yoluna devam ediyor. Düzen böyle. Ama anahtarlarımı orada burada bırakmayacağım (:

    YanıtlaSil