Bütün nefesimi, bütün gücümü tüketiyor yazıyor olmak şu anda. Yazmayı hayal dahi etmediğim kelimeler kafamda dolanıyorlar. Neyse ki, galiba, vakti geldi.
Hala yazlığınızı, bana verilen çiğdem çiçeğini, eminim daha doğru bir adı vardır, hatırlıyorum. Yine de artık gülüşmeler yok. Rüzgar benden çınlamalar taşımıyor yan masalara. Oysa nasıl da gülerdik. Bu bir soru değil.
Aptal seçimleri yapan hep ben olduğumdan, tüm yaşanmayacak yarınları çağırıyorum bitirmeme yardım etsinler diye.
Bari, umuyorum, onlar bana nazik davransınlar.
Bir günün geldi ve sen, çok da zaman geçmeden üstelik, içinde eğlenceyi buldun. Her ne kadar sonsuzu bulur mu bilemesem de...
Ben, büyük bir inatla, belki özveri de vardır işin içinde, bırakıldığım yerlerden birindeyim. Ağlanan kilise meydanları, öpüşülen iskeleler, uyunan yataklar arasında, elimde yaşanmayacak kasım yarınları, bir vesikalık fotoğrafın, bana biçtiğin vesika ile şehrin yegane dulu, üstüme düşen görevi yerine getiriyorum üzerime uzanan erkekleri mutlu etmek pahasına. Biri geçen günleri saymayı unutturur diye umarak.
Önüde uzanan yol ayrımlarına bakıp koşmak; şöyle dursun adım atmaktan çekiniyorum.
Ve evet, artık ben bile tüm kartlarımı oynadım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder